Nefret
Aslında kimse sevmez beni.
En azından gerçekten sevemez.
“Nerden biliyorsun?” diyip bilmişlik taslama sakın bana.
Beni benden iyi tanıyamazsın ya.
Dayanamam kıskanıp sarf edilen sözlere.
En ufak bir eleştiride kabartırım yelemi.
Titrek bedenimden, öyle bir kükrerim, pençelerimi öyle hızlı saplarım ki boğazına.
Sen o küçücük beyninle ne olduğunu algılayana kadar, iş işten geçer.
Bakma eleştirilmeyi sevmem ama öyle bir eleştiririm ki girdiğin kompleksten biraz zor çıkarsın.
“Nerden bu nefretin insanlığa?” dersen, “hangisini sayıyım?” der, çekilirim köşeme.
Öyle bir yüzyıldayız ki şuan, dış görünüşümle ilgilenmekten fark edemez çoğu kişi sivri dilimi.
Soktuğumda anlar anca, içimdekini.
Sen düşüncelerini soyundur kimsenin umurumda olmaz, üstündekilerden bir parça çıkar dönüp bakmayan kalmaz.
Ve evet. Gerçekten tüm bunların ortasındayım ben.
Bu yüzden sevmeyin siz beni.
Hatta nefret edin benden.
Sevmeyin, değer vermeyin ki bana, hevesi geçince tüm renklerimi yanına alıp gitmesin kimse.
Aklığımı çalamasın kimse benden.
Bıraktığı kara birikintiyi gözyaşlarımla berraklaştırmaya çalışmayım her seferinde.
Aşk, sevgi, bağlılık..
Siz üçünüz öyle uzaksınız, öyle uzak ki bunu yazarken bile ellerimi titretiyorsunuz.
Midemi bulandırıyorsunuz, hissettiklerimi anlatamamamdan anlayın nefretimi.
Tek bir şeyi seviyorum ben.
Bu hayatta beni kazığa oturtmayan tek bir şeyi seviyorum ben.
Sonuna kadar benimle olacak tek bir şeyi seviyorum ben.
Gerçekliğine inandığım tek bir şeyi seviyorum ben.
NEFRET i seviyorum ben..
“Neden?” diye sorma sakın küçümseyerek bana.
Bakmaya bile zorlandığım şu insanların bir nefretleri kalıcıdır, yapmacık olan her şeylerinin yanında..
Melis YAĞMUR.